
Çocukluk Çağında Korku
Yaşla birlikte korkulan ve kaygı duyulan durumlar değişebilmektedir. Hayal gücünün oldukça gelişmiş olduğu çocukluk çağında, yetişkinlere korkutucu gözükmeyen birçok kavram veya durum, çocukların rüyalarını veya gündelik hayatlarını etkileyebilir. Her korkulan durumun, anormal olarak değerlendirilmemesi önemlidir. Çocukların korkuları veya kaygıları büyüdükçe geçebilir.
Psikolojik Gelişim, Korkunun Deneyimlenmesinde Etkilidir.
Çocukların bilişsel ve sosyal gelişimleriyle korku hissettikleri durumların paralel olduğunu söylemek mümkündür. Soyut düşünme becerilerinin henüz tam olarak gelişmediği 11-12’li yaşlara kadar somutlaştırmanın zor olduğu ölüm, sonsuzluk, rüyalar ve dini konular gibi kavramların çocuklar tarafından tam olarak anlaşılamadığı için onları korkutması, korkunun psikolojik gelişimle olan bağlantısına örnek oluşturmaktadır.
Kaygı mı Korku mu?
Burada kaygı ve korkuyu ayırmak da faydalı bir yaklaşım olacaktır. Patolojik olmayan kaygı veya endişe, bu hissi deneyimleyen tarafından genellikle sebeplerinin net olarak belirlenemediği, çoğunlukla somut durumlara veya hayati tehlikeye dayanmayan ancak bu şekilde algılanan bir huzursuzluk ve tedirginlik hali olarak tanımlanabilir. Korkuyu ise hayati bir tehlikeyle daha yakından ilişkili bir duygu olarak görebiliriz. Öfke, mutluluk, hüzün, şaşkınlık gibi evrensel ve temel duygularımızdan olan korku hissini her yaşta herkesin deneyimlediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Beynimize tehlike sinyalleri gönderen bir durum, normal şartlar altında korkuyu tetikleyecektir.
Yetişkinlerin ve Çocukların Korkuyla Farklı Baş Etme Yöntemleri Vardır.
Soyut düşünme ve muhakeme becerisi, bilgi ve deneyim konularında çocuklara göre daha avantajlı görülebilecek yetişkinlerin korkularla baş etmesi daha kolay olabilmektedir. Yine de yaştan bağımsız olarak korkunun bir anlamda kronikleşmesi ve kaygıya dönüşmesi veya kişinin iç dünyasında bu duyguyu uzun süre taşıması da sıkça rastlanan bir durumdur. Çocukların ise gelişimsel olarak açıklanabilecek bu durum göz önüne alındığında, özellikle maruz kaldıkları durumları ‘korkunç’ olarak niteleyip bu korkuları yenmekte yetişkinlere göre daha fazla zorlanmaları çok daha muhtemeldir. Çocukların bu doğal duyguyu deneyimlerken aileleri tarafından anlaşılmaları, yaşlarına uygun açıklamalarla destek olmaya çalışması ve yaşlarına uygun olmayan durumlar için önlemler almaları da çocukların psikolojik sağlıkları için oldukça önemlidir. Bu doğrultuda, özellikle okul öncesi dönemde sıklıkla görülen ancak ileriki yaşlarda da karşılaşılabilen veya devam eden bazı ortak korkuları ve bu korkularla örnek baş etme stratejilerini biraz daha detaylı incelemek, ebeveynler başta olmak üzere bu konuyu merak edenler için faydalı olabilir.
Yalnız Kalmak
Yalnız kalma korkusunun, Ayrılık (Seperasyon) Anksiyetesi ile yakından ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Bakım verene bağlanma stilinin etkili olduğu bu kaygı türü, yalnız kalma korkusunun daha şiddetli ve kronikleşmiş halidir. Ancak durum her zaman bu kadar ciddi olmayabilir. Bakım verenden ayrılma korkusu, özellikle erken çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan ve psikolojik desteğe gerek olmaksızın doğal süreci içerisinde çözülebilen bir durum olarak da ortaya çıkmaktadır. Çocuk, yalnız kalmaktan veya bakım verenden ayrılmakta zorlandığında, alışma sürecini kısa süreli ayrılıklarla başlatabilirsiniz. Vedaları kısa tutup kararlı olmak, çocuğun durumu normalleştirmesine fayda sağlayacaktır. Ayrılığın ebeveynler için de kolay olmayabileceğini göz önüne alarak; duygulanıp gözleriniz dolsa bile çocuğunuza ayrılamadığınızı açıkça göstermemek, güven duygusunun inşasını koruyacaktır.
Kötü Rüya ve Kâbus
Uykuya yatmadan hemen önce çocuklar kendilerini daha savunmasız hissedebilirler. Kâbus görmek sadece çocuklara özgü olmamakla birlikte, çocuklar gerçek ve kurguyu yetişkinler kadar iyi ayırt edemeyebilirler. Yardımcı olmak için, rüyaların uykumuzda ürettiğimiz gerçek dışı hikayeler olduğunu açıklayabilirsiniz. Korku ne kadar basit gözükse de “Bunda korkacak bir şey yok!” deyip geçiştirilmemesi oldukça önemlidir.
Zararsız Canlılar
Dışarıdaki zararsız bir hayvan, bir böcek veya başka bir canlı çocuklar için fazla korkutucu olabilir. Ebeveynin kontrollü bir biçimde gösterdiği örnek, çocuklara göre bilinmez ve “tehlikelerle dolu” dünyanın tanınmasına yardımcı olur. Güvenli bir mesafede ve fiziksel temasınızı hissederek ebeveynin canlılarla kurduğu ilişkiyi görmek, çocukların korkularını yenebilmeleri için güçlü bir ilk adımdır.
Kavramlar
Çocuklar günlük hayat içinde henüz kavrayamadıkları durumlardan veya kendileriyle sevdiklerinin zarar görmesinden korkabilir. Bu korkular üzerine konuşmak ve güvende hissettirmek önemlidir. Nasıl gerçekleştiği çocuk tarafından henüz tam olarak kavranmamış durumlar için basit veya oyunlaştırılarak yapılan açıklamalar rahatlatıcı olacaktır.
Hayali Durumlar
Yetişkinler için anlamlı olmayan durumlar veya nesneler, çocukların hayal dünyasında bambaşka çağrışımlar yapabilmektedir. Çocuklar için karanlık ve pek kullanılmayan bir oda, yatağın altı veya gardırop; içlerini her zaman çok da sevimli olmayan hayali unsurlarla doldurabildikleri birer dünya olabilmektedir. Bu tür durumlarda onları hazır olduklarından daha fazla zorlamadan, korkulan durumun gerçekte bir karşılığı olmadığını gösterecek “cesur” denemelere teşvik edebilirsiniz. Ekip çalışması, karanlığı aydınlatıp güveni arttıracaktır.
Uzman Desteği Ne Zaman Gerekli?
Korkular çocuğun günlük hayatını olumsuz etkiliyor ve faaliyetlerinden kaçınmasına sebep oluyorsa, aşırı ve inatçı bir şekilde devam ediyorsa veya mide rahatsızlıkları, kalp atışında hızlanma gibi belirtilere neden olup hem fiziksel hem duygusal olarak yıpratıcı bir hale geldiyse, kaygı bozukluğuna ilişkin profesyonel destek almanız faydalı olacaktır.
Nulla porttitor accumsan tincidunt. Donec rutrum congue leo eget malesuada. Praesent sapien massa, convallis a pellentesque nec, egestas non nisi. Proin eget tortor risus.